16 Ocak 2011 Pazar

Küllerin Ardından

Yakın dostum Okcan Basat'ın, tr.eurosport.com'da yayınlanan 'Küllerin İçinden' (1) isimli makalesinden sonra, küçük bir değerlendirme için epeyce beklemem sebepsiz değildi.

Doğrusu İngiltere'yle Avustralya'yı bir kez daha karşı karşıya getiren ezeli rekabette olan bitenleri bir-iki paragrafa sığdırmak için olayları iyice özümsemek gerekiyor ve ben de her iki ülke basınının sonuca nasıl tepki verdiğini görmek istedim biraz da.

Ülkemizde bile, birazcık sporla ilgilenen herkes, İngiltere'nin, tam 24 yıl sonra Avustralya'da bir Test kazandığını duymuş ya da okumuştur. Bir kez daha belirtmek gerekirse, The Ashes sadece kriket değil, dünya spor tarihi ve kültürünü konu alan bir kitap yazılsa, ayrı bir ünite oluşturacak kadar mühim bir buluşmadır.

Serilerde olup biteni kısaca özetlersek; Brisbane'deki ilk buluşmanın berabere bittiğini ama Avustralya'nın ağır eleştiriler aldığını hatırlatmak gerekir. Bu sırada, İngiltere'nin çalıştırıcısı Andy Flower, göz bölgesinden sürpriz bir operasyon geçirdi; kanser tehlikesi atlattı. İkinci Test, Avustralya için tam bir hezimetti ve İngiltere'nin 71 koşu farkla gelen galibiyeti, seride dengeyi bozdu. Bu seriden sonra İngilizler belki biraz rahatlıktan, farklı konularla Avustralya manşetlerine düştü. Yıldız oyuncuları Kevin Pietersen'in, hayalindeki spor arabayla aşırı hız yaparken polis tarafından durdurulması ya da yeniden baba olan James Anderson'un ülkesine gitmesine izin verilmesi gibi. Perth'te bu kez Avustralya kazandı, evsahibine moral geldi. Fakat Avustralya spor mabedi Melbourne Criket Ground'da, 70,000 kişinin önünde yaşanan yenilginin ardından 'Küllerin' İngilizlerde kalacağı anlaşıldı ve Sydney bozgunundan sonra Ricky Ponting, tarihte 3 Ashes yenilgisi gören ilk Avustralya kaptanı oldu.

Peki şimdi ne olacak? Öyle gözüküyor ki Avustralya, şapkasını önüne koyup düşünmeye başladı bile.

1- Serileri parmağındaki sakatlanarak sonlandıran ve doğru dürüst hiçbir hücum katkısı veremeyen Ricky Ponting, kaptanlığı bir maçlığına, yardımcısı Micheal Clarke'a emanet etti. Yalnız o da pek iyi bir Ashes dönemi geçirmediği için hep tartışıldı. Ponting şimdilik Test takmı kaptanlığını bırakmış değil ve bir gün bırakırsa, arkasından gelecek kişinin Clarke olacağı her kesin dilinde. Clarke da kendisini buna hazırlıyor; Test takımı performansına daha dikkatli eğilebilmek için T20 takımı kaptanlığını bırakması bunu gösteriyor. Kimilerine göre bu, yerinde bir karardı çünkü format gereği hızlı koşu alması gerekliydi, o ise fazla tedbirli bir oyuncuydu. Nitekim İngiltere'ye karşı Dünya Kupası finali kaybedildiğinde kaptanlık görevi de ondaydı. Bir hatırlatma: Ricky Ponting'de, 2008'de hezimete uğrayarak İngiltere'den evinde dönen T20 Dünya Kupası AvustralyaMilli Takımı kaptanıydı ve aynı gerekçeyle görevi bırakmıştı. Ve bir not: Clarke'ın bu işi yapabileceğine dair ciddi şüpheler taşıyan nitelikli ve nicelikli yorumcuların sayısı da az değil.

2-T20 takımının kaptanlığına, aynı zamanda Victoria Eyaleti takımı Bushrangers'ın da kaptanlığını yapan Cameron White getirildi. Yardımcısıysa Tim Paine oldu. Genç bir wicketkeeper(kale bekçisi diyebiliriz, özel bir görev) olan Paine, eğer işler iyi giderse, ileride Test takımı kaptanlığına kadar yürüyebilecek bir isim olarak gösteriliyor; çünkü Test takımı wicketkeeperı Brad Haddin, Ashes'da iyi maçlar çıkarmasına rağmen, T20 milli takımından kesildi. Bu, 'Gençlerin önünü açacağız' yaklaşımına bir işaret olarak algılanabilir.

3-Falsolu atıcı konusundaki belirsizlik sürüyor. Nathan Hauritz'i önce günah keçisi ilan edip, takımdan kestiren basın, gerçeği görünce Hauritz'e hakkını verdi ama çok geçti. Xavier Doherty ya da Micheal Beer gibi isimler 'süpriz kurtarıcı' düşüncesiyle aslanların önüne atıldı ama doğal olarak bir mucize yaratamadılar. Efsaneleri Shane Warne'un emeklilikten dönüş projesinde bir kıpırdanma yok.

4- Takımın koçu Tim Nielsen'in kariyeri de tartışılmaya başlandı. Değiştirilirse sürpriz olmayacak. Yerine gelecek adaylardan 'Avustralya Test Takımı'nda oynamış olma' vasfı arandığı görüşü, Herald Sun gazetesinden aktarılmıştı. Bunun için de eski ünlü oyunculardan Steve Waugh'un ismi geçiyor.

5- İngiltere'de, Testlerden önce kariyeri tartışılan Alastair Cook, serilerin en değerli adamı seçildi. Sezon içinde gösterdiği kötü performansın ardından, bir-iki değişik takımda adeta rehabilitasyon programına sokulan Kevin Pietersen geri kazanıldı. Tüm bunlar olurken, efendi kişiliğiyle dikkat çeken Paul Collingwood, 'Ben yeteri kadar destek olamadım.' diyerek Test takımından ayrıldı. Bir dönem Avustralya'da yaşayan, New South Wales Üniversitesi'nin eski öğrencilerinden Andrew Strauss, İngiltere'nin efsane kaptanları arasındaki yerini aldı. Hızlı atıcı James Anderson, bu sezon başında gösterdiği çıkış ivmesini, tavan yaptırdı ve kariyerinin en güzel günlerini yaşıyor.

6- İster istemez, bir zamanların büyük imparatorluğu olmanın kibirini taşıyan kimi İngilizler için, tıpkı 1966 Futbol ve 2003 Rugby Dünya Kupası'nda olduğu gibi, eski günlerin nostaljisini yaşatan bir büyük zaferdi geride kalan. Bu, ülkedeki eski popülerliğini, epey bir zaman önce futbola kaptırmış kriket için de yeniden ilginin artması, stadyumların dolması, sponsporların yatırımlarında daha bonkör davranması beklentisini de beraberinde getirdiği için İngiltere Kriket Kurulu tarafından, ayrıyetten alkışlandı.

7-Avustralya'nın üzüntüsü başkaydı. Onlar 'Tamam yenilebiliriz ama bu İngiltere'ye değil' diyerek hezimetin karşılarındaki takımın süperliğinden değil, kendilerinin dibe vurmasından ileri geldiği görüşünü savundular çoğunlukla. Fakat bir gerçeği de unutmadılar: Avustralya'nın ezeli rekabetteki üstünlüğü dönemi, bu seneki Ashes'la -bence sonlandırılmasa da - büyük yara aldı. Kralın çıplak olduğu anlaşıldı.

Son olarak da ileriye dönük beklentilerden bahsedelim. Avustralya, gözünü daha kısa formatlara dikmiş vaziyette, İngiltere'yle yapılacak tek günlük maç ve T20 serilerinden sonra Dünya Kupası'na odaklanmaya çalışıyor. İngiliz gazetelerinden 'The Guardian'daysa, şu soru açıkça soruluyor: 'Şimdilerde 4 numarada yer alan Test takımımız, neden Hindistan'ın elindeki birinciliğe yükselmesin?'

Kişisel görüşüm de şudur ki, pek çok ağır yenilgi, değerlendirebilenler için ileride kazanılacak bir çok büyük başarının da motivasyon kaynağı olmuştur. 'Montreal 76'da madalya alamadım' diyerek Avustralya Spor Enstitüsü'nü kuran zihniyet varlığını koruyorsa, bir sonraki buluşmanın hesapları da şimdiden başlamıştır ki başladı da. Yerel kriket sistemini, topyekün bir değerlendirme sürecine tabi tutmaya hazırlanan ülkede, Avustralya Hokey takımınlarını(kadınlar ve erkekler) başarıdan başarıya koşturan spor danışmanı Ric Charlesworth'ün ismi, manşetlere düştü bile.

1) 'Küllerin İçinden' için tklayınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder