22 Ağustos 2012 Çarşamba

Güney Afrika'nın Zafere Yürüyüşü - Bölüm 2, İngiltere Nasıl ve Neden Kaybetti?


2006 Ashes serisinden sonra krikette ciddi bir yeniden yapılanma gerekliliğini farkeden İngiltere Kriket Kurulu, öncelikle günlük performanslar veya medya baskısı nedeniyle oyuncu seçerek seriden seriye kadro kurmak yerine çekirdek bir kadro oluşturarak inandıkları oyunculara uzun süre şans verme ilkesini benimsediğinde takımın kaderi de değişti. Alastair Cook gibi kariyerine yavaş bir başlangıç yapan açılış vurucusundan dünya çapında bir oyuncu yaratılması, daha önce İngiltere sınırlarında  bile Test oyuncusu olarak düşünülmeyen Graeme Swann’ın son yılların en iyi ve etkili spin bowlerı olması hep bu ilkenin hayata geçirilmesi sayesinde oldu. James Anderson ve Stuart Broad gibi orta düzeyde hızlı atıcıların yanına Tim Bresnan, Steven Finn gibi hızlı atıcıların da eklenmesiyle bir birlik halinde çalışan hızlı atıcılar dünyanın en korkulan atıcı grunu olmayı başardılar. Jonathan Trott’un 3 numarada eşsiz performansı ve wicketkeeper Matt Prior’un önemli katkıları sayesinde yapbozun eksik parçalarının tamamlanması savaş sonrası İngiltere tarihinin en iyi kadrosunun ortaya çıkmasını sağladı. Öyle ki son 3 yılda Andrew Flintoff ve Paul Collingwood gibi oyuncularının emeklilik kararı alarak takımdan ayrılmalarına rağmen takımın dengesi sarsılmadı. Bu kadroyla ciddi rakiplerine karşı aldıkları ezici galibiyetlerle bir numaraya yükselen İngiltere’nin hükümdarlığını daha uzun süre sürdürmesine kesin gözüyle bakılıyordu.
Ne var ki yılın başında oynanan Pakistan serisi İngiltere  hakkında ciddi soru işaretlerinin oluşmasına yol açtı.  İngiltere için fethedilmemiş son kale olarak kalan ‘subcontinent’ ülkelerine karşı (Hindistan, Pakistan, Sri Lanka ve Bangladeş) oynanan deplasman maçları, Pakistan’ın terör geçmişi nedeniyle Birleşik Arap Emirlikleri’nde oynadığını düşünürsek, takımın gerçekten 1 numarayı hak edip etmediğinin ciddi bir göstergesi olacaktı. Bu psikolojiyle Pakistan karşısına çıkan İngiltere, belki de son 10 yılın en feci serisini geçirerek Pakistan’a 3-0 yenildi. Bu yenilgi sonrası özellikle İngiliz vurucuların kaliteli spin bowlinge karşı oynama ve hızlı atıcıların nisbeten ‘ölü’ tabir edilebilecek wicketlarda etkisiz kalmaları gelecekte yaşanabilecek problemlerin de habercisi oalrak yeterince algılanmadı ve yol kazası olarak görüldü. Her ne kadar Güney Afrika serisi öncesi West Indies karşısındaki etkili oyun sorunların üstünü biraz örtse de İngiltere, ev sahibi olmanın da avantajıyla maçın favorisi olarak görülebilirdi.
Güney Afrika serisi öncesi yapılan değerlendirmelerde İngiltere’nin hızlı atıcılarının fark yaratabileceği ve vurucularının da alışık oldukları wicketlarda iyi skorlar yapacağı ön görüsü daha ilk maçta çöktü. The Oval’da oynanan maçta ilk olarak vurucu olmayı seçen İngiltere, en az 450 yapabileceği bir zeminde Cook ve Trott’un iyi başlangıcının üzerine koyamadı ve 385’te kaldı. Güney Afrika ise ilk inninginde tarih yazarak 637/2’ye ulaştığında İngilizler gözlerine inanamadı. Uzun yıllardır bu kadar etkisiz bir İngiltere atıcı performansının faturası çok ağır oldu ve İngiltere ikinci inninginde maçı kurtarmayı başaramayarak 240’ta tüm vurucularını kaybetti ve 1-0 geriye düştü.
Bu kadar yüksek profilli serilerde ilk maç genellikle serinin gidişatı için belirleyici bir faktördür. Bu maç sonrasında İngitere ciddi bir strateji değişikliğine gitti ve ilk maçtakinden farklı olarak 4 hızlı atıcıyla Leeds’teki maçta oynamayı tercih etti. Uzun süre sonra tekrar takıma dönen Ravi Bopara’nın ilk maçtaki facia oyunundan sonra James Taylor’ın takıma çağırılması önemli bir değişiklik yaratmazken Güney Afrika’nın 20 wicketını almayı yine başaramayan İngiltere beraberliğe razı olmak zorunda kaldı.
Son maç öncesi hazırlıklara damga vuran olay ise Kevin Pietersen’în kadrodan çıkarılması oldu (yaşanan olaylar bir komedi-drama filmine konu olacak kadar ilginçti). Bunun sonucuna mutlak kazanılması gereken Lord’daki 3. Test maçı da olayların gölgsinde başladı. Eski günlerini hatırlatan bir performansla oyuna başlayan İngiliz hızlı atıcılar Güney Afrika’yı ilk günün ilk 2 seansında zorlasalar da öldürücü darbeyi indiremediler ve toparlanan Güney Afrika, kalitesini ortaya koyarak maçı ve seriyi kazandı. Bu yenilgi 2008’den beri İngiltere’nin evinde kaybettiği ilk seri olma özelliğini de taşıyordu.
İngiltere’nin başarısızlığındaki faktörleri irdelemek gerekirse ilk sıraya açılış vurucuları Andrew Strauss ve Alastair Cook’un serinin genelinde başarısız performanslarını koymalıyız. İkilinin oluşturduğu platformun üstüne Trott, Pietersen ve Bell’in inanılmaz katkıları sayesinde galibiyete kolayca ulaşan İngiltere’nin bu sefer tekleyen bir motor gibi çalışması, orta sıra vuucularının da baskıyla karşılaşmalarına yol açtı ve istenen yüksek skorların yakalanmasını zorlaştırdı. İkinci faktör olarak hızlı atıcıların etkisizliği göze çarptı. Çok iyi falso yakalayabilen Anderson, Bresnan ve Broad üçlüsünün güçlerini ortaya koyamamaları Güney Afrika’nın işini oldukça kolaylaştırdı. Üçüncü dikkat çeken faktör de İngiltere’nin atıcı takım olduğu dönemlerde alan oyuncularının düşürdüğü topların sayısının fazlalığıdı. Bu sayede yeniden hayat bulan Güney Afrika vurucuları cezayı kesmeyi ihmal etmediler.
Son olarak İngiltere’nin bu yenilgiyle bir anda sıradan bir takım olmadığını unutmamakta fayda var. Halen genç sayılabilecek bir kadroları ve tehlikeli oyuncuları olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli. Ancak bugün James Anderson’ın da belirttiği gibi bu yenilgi çok ciddi bir uyanış çağrısıdır ve gerekli önlemler mutlaka alınacaktır. 2013 Ashes serisine odaklanacak olan İngiltere için çıkarılacak dersler de ilerisi için önemli olacaktır.  

21 Ağustos 2012 Salı

Güney Afrika'nın Zafere Yürüyüşü - Bölüm 1



1. Test, The Oval, Londra, 19-23 Temmuz
İngiltere 385 & 240, Güney Afrika 637/2d
Güney Afrika 1 inning ve 12 koşuyla kazandı
2. Test, Headingley, Leeds, 02-06 Ağustos
Güney Afrika 419 & 258/9d, İngiltere 425 & 130/4
Maç beraberlikle sonuçlandı
3. Test, Lord’s, Londra, 16-20 Ağustos
Güney Afrika 309 & 351, İngiltere 315 & 294
Güney Afrika 51 koşuyla kazandı

Dünyada test kriketinin 1 numarasının belirleneceği bu önemli seriyi Güney Afrika 2-0 kazanarak İngiltere’nin son 1 yıldır elinde bulundurduğu ünvanı ele geçirdi. İki bölümlük bu yazı dizisinde önce her 2 takımın zirve için yaptıkları mücadeleyi kısaca özetledikten sonra ikinci bölümde İngiltere’nin neden kaybettiğini ve Güney Afrika’nın nasıl kazandığını tartışacağız.
Avustralya’da Kasım 2010-Ocak 2011 arasında oynanan Ashes serisini 3-1 kazanan İngiltere, Test sıralamasında zirveye çıkmak  için gün saymaya başladı. Uzun yıllar sonra oturmuş bir kadroya kavuşan ve her departmanı tıkır tıkır işleyen İngiltere için hedef Hindistan ile oynanacak seriydi. Öncesinde oynanan Sri Lanka serisini, ilk maçta Sri Lanka’nın mucizevi şekilde son gün yıkılması sayesinde kazandığı galibiyetle 1-0 kazanan (diğer 2 maç beraberlikle sonuçlandı) İngiltere, Hindistan serisine tam hazır bir biçimde girmek amacına ulaştı. Bir numarayı o zamana kadar elinde tutan Hindistan ise orta sıra vurucuları üzerine başlayan tartışma ve açılış vurucusu Virender Sehwag’ın sakatlığı nedeniyle zor günler geçiriyordu. Bir de bunun üzerine ilk maçta en etkili hızlı atıcıları Zaheer Khan’ın sakatlanması, Hindistan’ın mücadele gücünü iyice kırdı ve ev sahibi İngiltere, rakibini farklı galibiyetlerle bozguna uğratarak 4 maçlık seriyi 4-0 kazandı ve hak ettiği 1 numaraya yükseldi. Hindistan galibiyetinin ve 1 numaraya ulaşmanın verdiği olumlu havayla Pakistan karşısında bir sonraki seride İngiltere, tarihinin en ağır yenilgilerinden birine uğrayarak 3 maçlık seriyi 3-0 kaybedince rüzgar bir anda tersine döndü. Takip eden seride Sri Lanka’da 3 maçlık seriyi berabere kapatan İngiltere’nin tahtı Güney Afrika tarafından tehdit altında olsa da rakibinin bir numaraya yükselme şansını tepmesiyle İngiltere ünvanını korumayı başardı. Gerçek bir numarayı belirleyecek İngiltere-Güney Afrika serisi öncesi evinde üç maçlık West Indies serisini fazla zorlanmadan 2-0 kazanan İngiltere artık devlerin savaşına hazırdı.
İyi bir kadroya sahip olan ve özellikle hızlı atıcılarıyla rakiplerinin başını yıllardır ağrıtan Güney Afrika ise her zaman zorlu bir rakip olmasına rağmen ilginç sayılabilecek bir sıkıntıya sahipti. Takım 2008-2009 sezonunda Bangladeş serisinden beri evinde hiçbir seriyi galip bitirememişti. Aralık 2011-Ocak 2012’de Sri Lanka ile evinde oynadığı 3 maçlık seriyi 2-1 kazanana kadar 3 yıllık sürede Avustralya’ya bir kez yenilen, İngiltere, Hindistan ve yine Avustralya ile berabere kalan Güney Afrika, şeytanın bacağını kırdıktan sonra Mart 2012’de Yeni Zelanda ile oynadığı Test serisinde zirveye yerleşme şansını yakaladı. Yeni Zelanda için çok geç sayılabilecek Mart ayında oynanan seriyi 3-0 kazanması gereken Güney Afrika, havanın maçların tamamlanmasına izin vermemesi ve ev sahibinin dirençli oyunu nedeniyle seriyi ancak 1-0 kazanabildi ve 1 numara için İngiltere’ye ‘şah’ çekebilmek için deplasmanda oynayacağı seriyi beklemek zorunda kaldı.