13 Ağustos 2010 Cuma

Bu Blog Niye Var?


Sorun şu, neden böyle bir blog yazmaya gerek duyduk?
Aslında hep düşünmüştük ikili olarak. Bir gün ünlü olup da bir TV programına çıkarsak karşımızdaki kişi ‘Neden kriket’ diye sorduğunda ne cevap veririz?  Kendimizce farklı nedenlerimiz olsa da bu işe başladığımızda duyduğumuz heyecan bizi TV yayınında sadece yan yana oturup ahkam kesen iki kişi olmaktan çıkartarak bu aşamaya getirdi.
Ülkemiz sadece futbola alıştırılmış bir ülke malumunuz. Sadece futbolu seven değil, alıştırılmış, yönlendirilmiş ve "Kıpırdama, orada kal ki isler kolay yürüsün" mantığıyla hipnotize edilmiş de diyebiliriz.
Kriket mi? Kaç kişi bilebilir ki sokaktan sorulsa 100 kişiye ne diye?
Bilinmeyen başka şeyler de var tabi. Sıkıcı mı? Emin olun futbol ya da tenisten fazla değil. Her sporun iyi ve kötü maçı var tabii ki, ancak kriketin kendine özgü yönleriyse bambaşka. Kriket maçı bir Go oyunu gibi çok ilerisi düşünülerek yavaş yavaş kurgulanır ve strateji oluşturulur. Bir oyuncu, üzerindeki forma, renkli ya da beyaz olması, o maçta çok değiştirir kendisinden beklenenleri. Bir top, havanın neminden, ya da yerdeki zeminden etkilenip karar verir yönüne. Öyle bir top ki taptazeyken farklı, aşınmış yüzeyiyle farklı roller üstlenir. Vurucu ve atici arasındaki savaş, tek bir dakikayla sinirli değildir. Her top, satranç maçında yeni bir hamledir, pek az zamanlar sebepsiz, aticinin tercihi ya da vurucunun topu gönderdiği yer.
Bir test maçı, asla 2 saatte yenip bitirilecek, abur cuburla hamburger-kola gibi kısmi hazza ulaştıracak bir spor değil. Sabahtan aksama kadar, neresinden yakalarsan yakala, hikayeler oturtacağın, her hafta merakla beklediğin, 1 dakikasını bile kaçırsan kayıptan sayacağın pembe dizi.
İstedik ki bu ülkede varsa kriket meraklıları ya da meraklanmak isteyenler, tanısınlar bizleri. Eurosport2'de konuştuk ettik, şampiyonlar ligi senin, T20 dünya kupası benim. Bundan sonra da yazalım, ülkedeki derin boşluğa birkaç tas atalım da doldurmaya başlayalım dedik. Geleneksel sporlardan sıkılmış, taç-gol-ofsayt üçgeninden çıkmak arzusunda ya da hiç olmadı, cani sıkılana, keyifli bir kaç yazı sunalım istedik.

Uygar Karaca & Okcan Basat

1 yorum:

  1. gerçekten çok teşekkürler böylesine bir eksikliği kapattığınız için.. ne diyelim darısı kış sporlarının başına..

    YanıtlaSil