Eurosport2 ekranları, önce T20 Dünya Kupası ve ardından da Kriket Şampiyonlar Ligi'yle, yaklaşık 1 aylık 10 günlük bir kriket sürecine giriyor. Ben de, kanalımızda yayınlanacak olan bu sporun diğer sporlara kıyasla, neden o kadar da sıkıcı olmadığını, pekala izlemek için bazı sebepler bulunduğunu, aşağıdaki başlıklarda toplamaya çalıştım. Sonuçta, en sevdiğiniz grubun yeni albümündeki tüm şarkıları, en azından ilk kez dinlediğinizde, aynı keyif ve mutlulukla dinlemiyorsunuzdur. Bazen sıkıldığınız da olur. En azından bende böyle bu iş.
Şu iddialı cümleyle başlayayım: T20 kriketi, sıkıcı değildir. Yani sıkıcıysa da en azından diğer sporlar kadar sıkıcıdır. (Bu noktada Aziz Yıldırım'ın "En az diğer takımlar kadar temiziz" yorumundan yardım aldığımı itiraf etmeliyim). Kriket sporu, çoğu 5-10 dakika zap arasında bakmış kimseler veyahut büsbütün yabancı olduğu şeye "kötü" deme refleksini geliştirmiş insanlarımız( illa ki Türk olmasına gerek yok) tarafından sık sık sıkıcı ve 'saçma' olmakla itham edilir. Ayrıca iddialara göre zengin sporudur, burnu havada İngilizlerle, kültürleri bizimkinden farklı olduğu için tuhaf bulunan eski İngiliz sömürgesi Güney Asyalıların oyunudur. Bu nedenle de izlemeye değer değildir gibilerinden düşünceler, bir çoklarının zihninde kökleşmiş fikirler kanımca. Bana, bunun neden böyle olmadığını düşündürten sebepleri sıralamaya tek tek başlayayım.
Süre : Kriket maçları uzundur, bu doğru. Test Formatı'nda, evet, maçların 5 günde bitmesi, pek de nadir karşılaşılan bir durum değildir. Ne var ki bu, oyuncular sabahtan akşama kadar hiç durmadan, nefes almaksızın birbirlerine top atıyor anlamına da gelmez. Krikette bir gün 3 seansa ayrılır ve bu seanslar da yaklaşık 2 saat sürer. Dolayısıyla topun oynandığı süre yaklaşık 6 saat, seans arası molalarla hesaba katarsak yaklaşık 7 saatlik bir süreyi kapsar. Bu seans araları, geçmişe referans veren adlandırmalarla: Yemek ve Çay arası olarak anılır. Aristokrat günleri anımsatan bu isimlendirmeler, elbette günümüzdeki soğuk 'devre arası' lafının, hoş ve retro muadilleridir. Kaldı ki bu kadar fazla zaman alan başka sporlar da vardır: Bisiklet veyahut Snooker. Bisikletin şansı, pedalları çevirenlerin sürekli yol alıyor oluşu, yeni yerler gezişi ve bizim de bahaneden manzarayı izlememizdir. Tabi ki bunun yanında keyifli kültürel bilgilerle adeta yayınlar adeta bir belgesel haline dönüşür. Ne var ki yarışma dinamikleri olarak bakıldığında, o kadar da hızlı-hareketli, adrenalin dolu değildir. Krikette bir maç maksimum 5 gün sürüyorsa, bisiklette büyük turlar 3 hafta sürer. Bu süre içerisinde bisikletçilerimiz, sabahtan akşama kadar pedal sallarlar. Sprint finişlerinin aynısı, bir kriket maçının final gününde yaşanan heyecana benzerdir. Bazen son topa, son pedala gidebildiği gibi gider heyecan. Sıkıcı dağ etaplarıysa, zorlu testlerin 3. günlerine benzer. Bireysel performansların öne çıkması gibi, takım için kendini feda edenlere rastlamak, pekala bisiklette olduğu kadar, krikette de mümkündür. Bir zamanlar bu ülkede bisiklet de 'izlenmeyecek sporlar' kategorisinde yer alıyordu.
Heyecan: Twenty20 formatı, Test formatına göre epey kısadır; yaklaşık 3 saat sürer. Bu maçlarda yaşanan heyecansa, sıradan bir Test gününe oranla çok daha fazladır. Bazen son topta galip tarafın değiştiği görülür, oyunda geri dönme ihtimalleri hiçbir zaman sıfıra indirgenemez; çok durağan giden bir maç, bir anda heyecan fırtınasına dönüşebilir. Futbolla bir kıyaslama yapmak gerekirse; bir futbol maçının da hiçbir sıkıcı yerinin olmadığını söylemek de doğru olmaz. Bazen yüksek heyecan yaşanan maçlar 0-0 biter; bazen kalitesiz bir mücadelenin, 2-2'lik skora rağmen heyecanlı olduğu iddia edilemez. T20 kriketinde de, benzer durumlar karşımıza çıkar. Kimi zaman sıkılır insan ama bunun için oyunun topyekün heyecansızlığından bahsedilemez.
Elitizm: Kriket çoğu zaman bir zengin ve elit sporu olarak nitelendirilir. Köklenlerine inilidiğinde, bu doğrudur. Hatta İngiltere'nin İngiltere olduğu dönemlerde sembolü olmuş bir emperyalist spordur. O denli elit kökenleri vardır ki, İngilizler bu sporu yaymaya bile tenezzül etmemişlerdir. Dikkat edilirse, sadece eski koloniyal geçmişe dayalı ülkelerde(Avustralya, Güney Afrika, Hindistan gibi) yaygın olarak oynanır. Fakat sporun elitliği ve İngiliz kökenleri, zaten diğer tüm sporlar için de geçerlidir. Futbolundan küreğine, eksriminden cimnastiğine, hokeyine ve rugbysine kadar bir sürü spor, zaten dünyada modern dönemin ortaya çıkış sürecinde doğmuştur. Kökenleri elittir. O dönemlerde tuzu kuru olmayan adamın, modern anlamda spor yapması gibi bir durumdan söz edilemez. Daha alt tabakadan, işçi sınıfından gençlerin ekmek kapısı haline gelmesi, örneğin futbolun elitist yüzünü dengelemiştir. Kriketse popülerliklte yukarıda saydıklarımızın bir çoğuna göre geride kalmıştır. Bunun temel sebebi, modern ekonomik sistemin gereklerine uyamamış olmasıdır. Hem süresinin uzunluğu, hem de oyunun oynanış biçimi, günümüz tüketici toplumunun zevklerine ters düşer. Kriket bir sabır ve strateji oyunudur; kendince benimsediği değerleri, (Victorian değerler diyebileceğimiz gurur, dürüstlük, centilmenlik, parayı ön planda tutmayan amatör ruh) 'Nasıl daha fazla yere yayılırız, nasıl daha büyük bir reklam malzemesi oluruz' zihniyetinden korumak için uzun süre direnmiştir. Ne var ki sonunda ekonomik gerçeklere yenik düşmüş ve çok daha kısa ve hızlı bir oyunun oynanmasını sağlayan T20'yi icat etmiştir. Bugün elitistlikle itham edilen kriket sporundan ekmek yiyenler, muadil futbolcu arkadaşları kadar fazla para kazanamamaktadırlar. Kriket 1900'lerin başında Avustralya'nın ve yine 70lerde Karayiplerin eski efendilerine, yani İngilizlere karşı başkaldırışlarının sembolü olmuş, dünyanın en fakir ülkeleri arasında yer alan Bangladeş ve Zimbabwe'yle, din çekişmesini spor alanına taşıyan Hindistan ve Pakistan'ın birçok fakir mahallesi sakinine 'bir gün zengin olma' umudunu veren bir toplumsal fenomene dönüşmüştür; önemli tarihi ve sosyolojik okumaları mevcuttur. Dolasıyıla günümüz kriketinde, diğer kürek, tenis, rugby gibi burjuva kökenli sporlara nazaran ağır basan, sivri bir elitizm yoktur. Hatta bu bakımdan, kriketin çok gerilerde kaldığı dahi söylenebilir. Bugün, dünynın en çok kazanan sporcuları arasında yer alan adam, Hindistan kaptanı MS Dhoni'dir, evet, fakat bu, kriketin getirisiyle ilgili değil, Hindistan'ın kendi içindeki eşitliksiz gelir dağılımını yansıtan bir veridir.
Tempo: Oyunun Türk izleyiciler tarafından en çok eleştirilen tarafı, tempo düşüklüğüdür. Yukarıda da belirttiğim gibi, T20 formatında tempo düşüklüğü daha çok dönemsel gel-gitler gibidir, geçici bir durumdur. Fakat elbette, basketboldaki tempoyu krikette arayanlar hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Oyun bu açığı strateji ve değişken zenginliğiyle kapatır. Topu atan atıcı, topun eski-yeni olması, zeminin o günkü ve hatta o anki özelliği, hava koşulları, vurucu oyuncunun formu ve şansı, saha savunucusunun dikkati ve hakemin kararı gibi çok boyutlu bir denklem içinde, kollamanız gereken pek çok ayrıntı vardır. Uygulanan taktikler ve stratejiler, ancak maç başından itibaren dikkatlice takip edilirse anlam kazanır. Bu bakımdan, anlık heyecan sporlarından, söz gelimi kayakla atlamadan aldığınız adrenalini burada bulamayacaksınızdır; evet, ama bu ülkenin tenis veyahut snooker'a gösterdiği ilgi ve sadakat seviyesi düşünüldüğünde, görece strateji zenginliğinden ötürü, kriketin de hoşa gidebileceği mantıksal bir çıkarımdır. Örneğin teniste hep topun, havadaki nemden ne kadar etkilendiği, oyuncunun, zeminin hızlı veyahut yavaş olmasına göre nasıl taktikler uyguladığından bahsedilir. Kriket topu, tenis topuna göre çok daha fazla yön değiştirebilen, zeminse, tenis zeminlerine göre çok daha pürüzlü ve engebeli olma potansiyeline sahip ve daha büyük sürprizlere gebedir.
Elbette, yerleşmiş kültürel değerler içerisine yenisini yerleştirmeyi önermek, pek de gerçekçi sınırlar içerisinide kalmamakta. Yani tutup da, kriket haberlerinin manşet olacağı günlerin peşinde falan değilim bu satırları yazarken. Sadece şunu düşünüyorum, madem spor bir şov dünyası, T20 kriketi de bir şovdur. İnsanların hiç anlamadığı, yepyeni tüketim ürünlerine karşı direnmesi, yıllarca oturtulmuş, dayatılmış alışkanlıkların yanına yenisini koyması, her şeyden önce, dışarıdan gereksiz gibi gözükmektedir. Her ne kadar yozlaşmış da olsa, işim gereği, biricik sevgilimiz futbolun sıkı takipçilerinden biriyim ben de halen. Fakat T20 kriketi gibi uzaylı sporlar, hiç değilse, Eurosport2 ekranlarına küçük bir bakışı hak ediyor. Yayınlarda, her zaman olduğu gibi blogumuzun kurucu yazarı Okcan Basat, yorumlarıyla yanımızda. Öyle tahmin ediyorum ki kendisi öğretici v e bazen de izleyicilerin kanını donduran hikayeleri hazırlamış durumdadır. Herkese kolay gelsin.
Parmaklarınıza sağlık, 2 buçuk senedir kriket oynuyorum ama hiç bu kadar güzel kriketi anlatan bir metin daha görmedim.
YanıtlaSil